Demografik Durum
Türkiye’nin yüzölçümü 785.347 km2’dir. Türkiye idari olarak 81 ilden oluşmaktadır.. Türkiye’de ilk düzenli nüfus sayımı 1927 de, ikinci nüfus sayımı ise 1923’te yapılmış; 1930-1990 arası dönemde sonu 0 ve 5 ile biten her yıl sayım yapılmıştır. 1990’da yapılan nüfus sayımından sonra, sayımların 10 yılda bir yapılması kararlaştırılmıştır. En son nüfus sayımı 2000 yılında yapılmıştır. 2007 yılından itibaren ise Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) kapsamında nüfus sayımları yapılmaktadır. Son olarak açıklanan Adrese Dayalı Nüfus Sayımı sonuçlarına göre 31 Aralık 2018 tarihi itibari ile Türkiye'nin nüfusu 82.003.882 kişi olmuştur.
Erkek nüfus 41 milyon 139 bin 980 kişi olurken, kadın nüfus 40 milyon 863 bin 902 kişidir. Buna göre toplam nüfusun %50,2’sini erkekler, %49,8’ini ise kadınlar oluşturmaktadır. 15-64 yaş grubunda bulunan (çalışma çağındaki) nüfusun oranı, 2018 yılında bir önceki yıla göre %1,4 artarak %67,8 olarak gerçekleşmiştir. Çocuk yaş grubu olarak tanımlanan 0-14 yaş grubundaki nüfusun oranı ise %23,4’e gerilerken, 65 ve daha yukarı yaştaki nüfusun oranı da %8,8’e yükselmiştir. Yıllık nüfus artış hızı 2017 yılında ‰12,4 iken, 2018 yılında ‰14,7 olmuştur.
TÜİK verilerine göre, Nüfus yoğunluğu olarak ifade edilen “bir kilometrekareye düşen kişi sayısı”, Türkiye genelinde 2017 yılına göre 2 kişi artarak 107 kişidir. İstanbul, kilometrekareye düşen 2.900 kişi ile nüfus yoğunluğunun en yüksek olduğu ildir. Bunu sırasıyla; 528 kişi ile Kocaeli, 360 kişi ile İzmir takip etmektedir. Nüfus yoğunluğu en az olan il ise bir önceki yılda olduğu gibi, kilometrekareye düşen 12 kişi ile Tunceli’dir. Yüzölçümü bakımından ilk sırada yer alan Konya’nın nüfus yoğunluğu 57, en küçük yüzölçümüne sahip Yalova’nın nüfus yoğunluğu ise 310 kişidir. İl ve ilçe merkezlerinde ikamet edenlerin oranı 2017 yılında %92,5 iken, bu oran 2018 yılında %92,3’e gerilemiştir. Belde ve köylerde yaşayanların oranı ise %7,7 olarak gerçekleşmiştir.
Türkiye’nin iç göç istatistikleri incelendiğinde; 2007-18 yılları arasında 27.906.368 kişi yer değiştirmiştir. 2017-2018 yılında ise 3.057.606 kişi yer değiştirmiştir. 2017-2018 döneminde aldığı göç verdiği göçten fazla olan yani net göçü pozitif olup (en fazla göç alan) en büyük ilk beş sıradaki iller sırasıyla Çankırı, Ordu, Sivas, Muğla ve Antalya olmuştur. Yine aynı dönemde aldığı göç verdiği göçten az olan yani net göçü negatif olup (en fazla göç veren) en büyük ilk beş sıradaki iller sırasıyla İstanbul, Ankara, Adana, Gaziantep ve Şanlıurfa olmuştur.
TÜİK’in yayınladığı 2017 yılı uluslararası göç istatistiklerine göre Türkiye’ye göç edenlerin sayısı 2017 yılında bir önceki yıla göre %22,4 artarak 466 bin 333 kişi oldu. Bu nüfusun %52,3'ünü erkek, %47,7'sini ise kadın nüfus oluşturmuştur. Türkiye’den göç eden kişi sayısı 2017 yılında bir önceki yıla göre %42,5 artarak 253 bin 640 olmuştur. Bu nüfusun %54'ünü erkek, %46'sını ise kadın nüfus oluşturmuştur.
Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2018 yılında bir önceki yıla göre 83 bin kişi artarak 3 milyon 537 bin kişi olmuştur. İşsizlik oranı ise 0,1 puanlık artışla %11 seviyesinde gerçekleşti. İşsizlik oranı erkeklerde 0,1 puanlık artışla %9,5 kadınlarda ise 0,2 puanlık azalışla %13,9 olmuştur. Aynı yılda; tarım dışı işsizlik oranı bir önceki yıla göre 0,1 puanlık azalışla %12,9 olarak tahmin edildi. 15-24 yaş grubunu içeren genç işsizlik oranı 0,5 puanlık azalış ile %20,3 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 0,1 puanlık artışla %11,2 olarak gerçekleşti.
İstihdam edilenlerin sayısı 2018 yılında, geçen yıla göre 549 bin kişi artarak 28 milyon 738 bin kişi, istihdam oranı ise 0,3 puanlık artış ile %47,4 olmuştur. Erkeklerde istihdam oranı 0,1 puanlık artışla %65,7 kadınlarda ise 0,5 puanlık artışla %29,4 olarak gerçekleşmiştir.
TÜİK verilerine göre, işgücü 2018 yılında bir önceki yıla göre 631 bin kişi artarak 32 milyon 274 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,4 puan artarak %53,2 olarak gerçekleşmiştir. Erkeklerde işgücüne katılma oranı 0,2 puanlık artışla %72,7, kadınlarda ise 0,6 puanlık artışla %34,2 olarak gerçekleşmiştir.
Resmi Dil ve Azınlık Dilleri
Türkiye Devleti’nin resmî dili Türkçe’dir (Anayasa, Madde 3). Eğitim ve öğretim diline ilişkin olarak Anayasanın 42. Maddesinde; “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez. Eğitim ve öğretim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapan okulların tabi olacağı esaslar kanunla düzenlenir. Milletlerarası andlaşma hükümleri saklıdır.” denilmektedir.
Yabancı dil eğitimi ve öğretimi, 2923 sayılı Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi ile Türk Vatandaşlarının Farklı Dil ve Lehçelerinin Öğrenilmesi Hakkında Kanun ile düzenlenmektedir. Kanun, her düzeydeki eğitim kurumlarında okutulacak yabancı diller ile yabancı dilde öğretim yapan okulların tabi olacağı esasları belirlemektedir. Bu kanuna göre;
• Türkiye’de eğitimi ve öğretimi yapılacak yabancı diller Cumhurbaşkanı kararıyla tespit edilir.
• Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük, Dil ve Anlatım, Türk Edebiyatı, Tarih, Coğrafya, Sosyal Bilgiler, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri ve Türk Kültürüyle ilgili diğer dersler; yabancı dille okutulamaz ve öğretilemez.
• İlköğretim, ortaöğretim ve yaygın eğitim kurumlarında yabancı dille eğitim ve öğretimi yapılacak dersler ile okullar Millî Eğitim Bakanlığınca (MEB); yükseköğretim kurumlarında yabancı dille eğitimi ve öğretimi yapılacak dersler ile yabancı dille eğitim ve öğretim yapacak yükseköğretim kurumları Yükseköğretim Kurulunca (YÖK) belirlenir.
Türkiye’de, yabancı dil öğretimine ilkokul 2.sınıfta başlanmakta ve yükseköğretimin sonuna kadar sürdürülmektedir. Ayrıca, ortaöğretim ve yükseköğretim kademelerinde yabancı dille öğretim yapan (Tarih, Türkçe vb. dersler istisna olmak üzere) eğitim kurumları veya programlar açılabilmektedir. Halen, öğretimini kısmen veya tamamen yabancı dille yapan çok sayıda ortaöğretim ve yükseköğretim kurumu bulunmaktadır. Okullarda en yaygın olarak öğretilen yabancı dil İngilizce’dir. Bununla birlikte, Türk Vatandaşlarının Farklı Dil ve Lehçelerin Öğrenilmesi Hakkında Yönetmelik ile 2012-2013 eğitim-öğretim yılından itibaren Yaşayan Diller ve Lehçeler dersi seçmeli olarak ortaokullarda okutulmaya başlanmıştır.
Lozan Antlaşması’na dayanan hakları, Anayasayla güvenceye alınmış olan azınlık ve yabancı okulları, kendi anadillerinde eğitim yaparlar. Bu kapsamda yer alan okullar; Fransız, Alman, İtalyan, Avusturyalı ve Amerikalılar tarafından kurulmuş özel yabancı okulları olup, bu okullara Türk çocukları da devam edebilmektedir. Diğer taraftan, Rum, Ermeni ve Musevi azınlıklar tarafından kurulmuş olan azınlık okulları (okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim okulları) bulunmaktadır. Bu okullara ise; kendi azınlığına mensup Türkiye Cumhuriyeti uyruklu öğrenciler devam etmektedir ve kendi dillerinde öğretim yapılabilmektedir.
2018-2019 eğitim öğretim yılı birinci dönemi itibari ile, okul öncesi eğitim veren 6, ilkokul eğitimi veren 2324, ortaokul eğitimi veren 23, lise eğitimi veren 11 azınlık okulu ve farklı eğitim kademelerinde 78 milletlerarası okul bulunmaktadır. (Millî Eğitim İstatistikleri 2018-19). Yabancı dille eğitim yapılan tüm okullarda Türkçe dersleri ve Türk kültürü ile ilgili dersler Türkçe yapılır.
Örgün eğitim kurumlarının dışında, Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerin öğrenilmesi amacıyla özel kurslar açılabilir, diğer kurslarda dil ve lehçe dersleri verilebilir. Buna göre Türkiye’de hangi dil ve lehçelerin eğitim ve öğretiminin yapılacağına Cumhurbaşkanınca karar verilir. Bu şekilde açılan kurs ve derslere en az ilköğretim ve orta öğretim kurumlarında okuyan, mezun olan veya orta öğretim kurumlarından ayrılan öğrencilerle yetişkinler alınır. İlköğretim çağında olduğu hâlde okula devam etmeyenler, kursa alınmaz. Okul öncesi veya ilköğretim çağındaki özel eğitime ihtiyacı olan çocukların, yaş ve öğrenim durumlarına bakılmaz. Bu kurumlarda karma öğrenim yapılır.
Dinler
Anayasanın 2. Maddesinde düzenlendiği üzere, Türkiye Devleti laik bir ülkedir. Kişilerin dini inanç özgürlüğü T.C. Anayasasının koruması altındadır. Herkes, vicdan, dinî inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Din işlerinin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için Cumhurbaşkanlığına bağlı olarak Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur.
Türkiye’de yaşayanların büyük bir bölümü (%99,2) Müslümandır (TÜİK, Türiye’de Dini Hayat Araştırması, 2014). Türkiye’de yaşayan topluluklar arasında İslam dinine ve İslam dininin çeşitli mezheplerine mensup olanların yanında çeşitli din ve mezheplere sahip olanlarda bulunmaktadır. Bunlar, Hıristiyanlar (Rum Ortodoks, Ermeni Apostolik, Süryani, Keldani), Yahudiler, Yezidiler ve diğerleridir. Hakları Lozan Barış antlaşmasıyla güvence altına alınan gayrimüslim azınlıkların, dini ibadet yerleri vardır. Bunların din hizmetleri kendileri tarafından düzenlenir (Lozan Barış Antlaşması).
Laiklik, Türk millî eğitiminin temel ilkelerinden birisidir (Millî Eğitim Temel Kanunu, Madde 12). Din ve ahlâk eğitim ve öğretimi, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din kültürü ve ahlâk öğretimi ilk ve orta-öğretim kurumlarında okutulan zorunlu dersler arasında yer alır (Anayasa, Madde 24).